Korktuğumuz Başımıza Geliyor Yaşlanıyoruz!


  Bu yazı nereden aklına geldi diye merak edenler için söyleyeyim. Bu yazıyı yazmadan önce Black Butterfly filmini izlemeye karar verdik eşimle. Antonio Banderas filmde başrol oynuyordu. Adam ne kadar da yaşlanmış falan derken oturduk yaşlanıyoruz muhabbetine girdik. Benim yaşım 30, eşimin ki 28 bu arada. Ama yaşlandığını hissetmek için belli bir yaşı geçmek gerekir mi bilmiyorum? Ya da yaşlandığımızı hissettiren hayatın gerçekleri nelerdir? sorularını kendime sordum ve bu yazıyı hazırlamak istedim. Bilmiyorum herkeste oluyor mu ama fiziksel olarak kendimi çok iyi hissetsem de psikolojik olarak bazen yaşlılık emareleri seziyorum. Bazı günler durup dururken çocukluğumdan kareler aklıma geliyor. Belki çok güzel anılarımdan olduğundan belki de hayatın gerçeklerinin ağızda acı bir tat bırakmasından kaynaklanıyor.

  Biliyorum her yaşın ayrı bir güzelliği ve getirdikleri var. Farkında olsam da yaşadığımız anın kıymetini bilmektense geçmişin hatıraları ve geleceğin hayalleri arasında kalıyoruz. Çocukken büyümenin hayalini kuranlar büyüdüğünde bir daha o günlere dönemeyeceği gerçeği ile yüzleşiyor. Yaş aldıkça yani yaşlandıkça tecrübeler birikiyor, özlemler artıyor ve sevdiklerimizi ebediyete gönderiyoruz. Bu arada hayat akıyor iş güç sahibi oluyoruz, evleniyoruz ve çocuk bekliyoruz. Bu heyecanlar hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor aslında ama şöyle geçmişe baktığımızda geçtiğinin ispatı siyah beyaz fotoğraflar görüyoruz. Sanırım ne yaşlanmaktan korkmalı ne de bıraktığı izden. Doğmak ve ölmek arasında yapabildiklerimiz ile kendimiz oluyoruz. Herkes kendi haritasını çiziyor ve ona göre yol alıyor. Bana kalırsa harita çizmek değil mesele onu doğru okumak ve sonunda ulaştığın yerde huzur bulmak.

  Bir üst paragrafta yazdıklarımı unutun çünkü yaşlanmak istemiyorum! Hızlı yaşa genç öl mantığında olmasam da ilerleyen yaşlarda her şeye yetişemeyeceğimden korkuyorum. Enerjimin azalmasından ve hayallerimin tükenmesinden korkuyorum. Sevdiklerimi kaybetmekten ve hayatın anlamsızlaşmasından korkuyorum. Zamanın ilaç olduğu yalanını artık duymak istemiyorum çünkü en büyük düşmanım sensin zaman. Yaşım ilerledikçe sanki akreple yelkovan daha hızlanmaya ve benden kurtulmaya çalışıyor gibi hissediyorum. Sanki hesaplaşmak için beklediği an gelsin diye kovalıyor beni.

  Sonuç olarak yaşamayı seviyorum ve olumsuzlukları çok kafamda tutmuyorum. Her şey kafada bittiğine göre kendimi doğru kodluyorum. Bakış açımı değiştirmeyi ve başkası gibi düşünmeyi seviyorum. Hayatın neresinden tutarsan orası elinde kalıyor. Bende yakalamak için çabalamıyorum sadece göz gezdiriyorum. Korkunun hiçbir şeye faydası yok madem yaşlanmak benim meselem değil!

  Bir şey daha var yaşlanmaktan korkmanın sebebi kırışıklık değil de ölüme yaklaşmak olmasın sakın. Yoksa ölmekten korkmayıpta hızlı geçen zaman yüzünden yaşamaya doyamayanlardan mısınız?

SENİNLE YAŞLANMAK İSTİYORUM


Seneler Geçsin,Sen Beni bil ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğun kadar dostlarının,Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım ki,Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Sen çok dertlenip,içip arkadaşlarınla eve gelmelisin.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki,yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki,paramız olunca sevinelim.
Güzel günlerimizi,evimizde,bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek….
Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuklarımız olmalı,Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
Geceleri ağladıkça sırasıyla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın.
Ve ben söylenerek sıranı almalıyım.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım,
Söylenerek yumurta kırmalısın.
Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken,Herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.
Mutluda olsa,Kötüde olsa,Yaşadığımız günler bizim
günlerimiz olmalı.

Saçlara düşünce yada gidince aklar,
Çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
Kavgasız,Her sabah cinayetle uyanılmayan,Sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip,Sandalyelerimizde sallanmalıyız.
Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize,
Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
Öyle sevmelisin ki beni,Bu yazdıklarım korkutmamalı seni,
Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Birgün bu hayatı bırakıp giderken,
Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde
Birbirimiz sevmenin gururu olmalı “HERŞEYDE”

CAN YÜCEL

✔ Bu içeriği beğendiyseniz lütfen paylaşın ⤵
Facebook Comments

0 yorum